Haber

TİP’ten 12 maddelik seçim değerlendirmesi

Türkiye Kurmay Partisi, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmelerini 3-4 Haziran’da İstanbul’da toplanan Parti Meclisi’nde yaptı. Parti Meclisi tarafından kaleme alınan 12 unsurun metni kamuoyu ile paylaşıldı.

Değerlendirme metninde şu ifadelere yer verildi:

“1. Mayıs 2023 seçimleri, 21 yıllık AKP iktidarının tüm özelliklerine tanık oldu. Baskı, övünme, iftira, şiddet, hukuksuzluk ve yolsuzluk, kirli savaş ve propaganda teknikleri, halk düşmanlığı gibi faşist ve otoriter rejimlere aşinayız. emek, kadın ve LGBTİ+, aynı zamanda AKP iktidarının normal bir uygulama olarak kullandığı teknikler bu seçimlerde de kullanıldı. planlı kuşatma

AKP ve MHP öncülüğündeki Saray ittifakı, devletin ve yandaş basının tüm imkanlarını seferber ederek faşist, otoriter, kutuplaştırıcı ve ayrımcı söylemleri kendi tabanına hâkim kılmayı başarmış, hatta bazı unsurlar üzerinde etkili bir şekilde kafa karışıklığına ve kafa karışıklığına neden olmuştur. bu telaffuzlar aracılığıyla ana muhalefetin hesap hataları yapılmıştır. Saray ittifakı, bir yandan başta Kürtler olmak üzere toplumun farklı kesimlerine yönelik düşmanca söylemleriyle askeri sanayi, sınır ötesi operasyonlar ve küresel ekonomik daralma gibi gündemleri faşist bir iktidar söylemiyle bütünleştirerek tabanını sağlamlaştırdı.

Saray ittifakının bu girişimlerinin sonuç vermesi ve en azından muhalefetin söylemlerinin kendi tabanında etkili olmasını engelleyebilmesi, sadece propaganda teknikleri açısından değil, sosyolojik, kültürel açıdan da değerlendirilmelidir. Türk toplumunun ideolojik dinamikleri.

AKP-Saray rejiminin yenilmesi, kolay matematiksel hesapların değil, köklü bir ideolojik siyasi mücadelenin konusu olmaya devam ediyor. Toplumsal emeğin pekişmediği koşullarda sadece sandık hesaplarıyla başarıya ulaşılamayacağı bu seçim sonuçlarıyla bir kez daha kanıtlanmış oldu.

2. 2023 seçimleri ters giderken Türkiye ekonomisi önemli kriz dinamikleriyle baş başa kaldı. Ülke ekonomisinin verimliliğinin giderek azalması, kur krizini süreksiz ve uzun vadeli riskli tedbirlerle kontrol altına alma çabalarının etkisiz kalması, başta kira giderleri olmak üzere vatandaşların geçim sorununun derinleşmesi ve son olarak ağır insan ve 6 Şubat depremlerinin yol açtığı ekonomik yıkım, ülke tarihinin en büyük felaketlerinden biridir. Tüm muhalefette Saray ittifakı tabanında bir çözülmenin mümkün olduğu beklentisini yarattı.

Öte yandan AKP, hem kamu maliyesini hem de yandaş sermaye kümelerinin birikimlerini kontrol edebildiği için, kendi tabanından doğacak yansımayı iaşe ve ihalelerle bir tarafta belli bir seviyede tutabilmiştir. el. AKP iktidarının devlet kurumları ile muhtarlıklar, belediyeler, kaymakamlıklar ve valiliklerin partizanca kullanılması sonucu, Saray ittifakı fakir işçi seçmenlerle birebir temas kurmuş, sahiplendiği umutları sahiplenebilmiştir. kesintili takviye ve teşviklerle geçim ve barınma için yaratılan ekonomik kriz, işsizliği kontrol altında tutarak işçilerin sırtına binen yükü daha yoğun bir şekilde erteledi. Önümüzdeki dönemde bu gecikmenin emekçi sınıflar üzerindeki ağır yüküne karşı hazırlıklı olmak değerli bir görevdir.

3. 21 yıllık AKP iktidarının yarattığı sınıfsal ve toplumsal dönüşümü anlamanın yolu, Türkiye kapitalizminin 12 Eylül rotasındaki yerini anlamaktan geçiyor. İç pazara, kalkınmaya ve kamuya dayalı ithal ikameci sermaye birikim modeli Geçmişte hizmet, önce siyasi girişimler, ardından 12 Eylül faşist cuntası ile yerini ihracata dayalı bir sermaye birikim modeline bırakmıştır. hakları, kamu hizmetleri özelleştirmelerle sermaye için bir kazanç kapısına dönüştürülmeli, planlı bir modele göre kalkınma yerine ihracat-inşaat, para spekülasyonu gibi departmanlar aracılığıyla büyümeye öncelik verilmeli, siyasi ve sosyal alan tamamen kontrol altına alınmalıdır. dönüştü. bu modelin hayata geçmesini sağlayacak otoriterlikle disipline edilmelidir. AKP iktidarı, bu ihracata dayalı neoliberal birikim modelini, önceki tüm sağcı hükümetlerin aksine, arkasındaki büyük kitle gücüne güvenerek hayata geçirebildiği için hem ulusal hem de uluslararası sermaye ve devlet aygıtı tarafından kabul görmüştür. Küresel veya bölgesel ölçekte rekabeti gerektiren bu ihracata dayalı modelde, en büyük rekabet unsuru, Türk kapitalizminin lojistik/arz avantajı ve yağmalanacak sabit sermaye birikimi ile birlikte işgücünün ucuzlaması olarak belirlenmiştir. özelleştirmeler. İşte tam da bu nedenle, sendikaları dağıtılmış ve etkisiz bırakılmış, çalışma hayatını düzenleyen sosyal hakları budanmış ve örgütsüzleştirilmiş, hem eğitim sistemi hem de sosyal medya tarafından kuşatılarak dini söylemlerin ve ideolojilerin kontrolüne itilmiş bir işçi sınıfı profili oluşturmak. tarikat ve topluluk ağları. partisi AKP tarafından sistematik bir hedef olmuştur. 21 yıllık süreçte işçi sınıfının nispeten rahat ve yüksek fiyatlı kesimleri son 5 yılda şok edici bir dağıtım şokuna maruz kalmış, asgari fiyat güncellemeleri ve en yoksullar için ucuz tüketim imkanları bir miktar artırılırken, Yüksek ücretli işçilerin alım gücü azaldı. Taban fiyatın ortalama fiyat haline gelmesine yol açan bu süreçte, işçilerin en yoksul kesimlerinin alım gücü ile görece yüksek fiyatlı kesimlerin alım güçleri birbirine yaklaşmış, eğitimli işgücü göç yoluyla ülkeyi terk etmek zorunda kalmış, kısacası Türk personel sınıfı minimuma yakınsayarak ortalamaya çekilmiş, böylece işgücünün maliyeti düşürülmüştür. Gücü artırma stratejisinde önemli bir mesafe kat edilmiştir. Bu tablo, Türkiye işçi sınıfının farklı kesimlerinin mevcut ekonomik kriz dinamiklerini farklı yoğunluklarda yaşadığını gösteriyor. Türk işçi sınıfı örgütlerinin özellikle sendikal alandaki zayıflığı ve etkisizliği, sol/sosyalist güçlerin sınıf örgütlenmesi açısından yeni yaratıcı ve üretken modeller üretememesi, bu tablonun Türkiye’de ele alınmasını zorlaştırmıştır. emek lehine. Bu sayede saray ittifakı hem kendi tabanı içindeki sosyal yardım ağlarının aktif kullanımına hem de ideolojik telaffuzlarla emekçilerin ortasındaki farklılıkların kendi lehine kullanılmasına konu olmuştur. Sosyalistler özellikle bu iki konuda sabırlı ve uzun vadeli bir çabayı örgütlemekle yükümlüdürler.

4. 2023 seçimlerinde Saray ittifakına karşı en büyük muhalefet gücü olan ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı için ortak adaylığı üzerinde birleşen Millet İttifakı, Meclis’te çoğunluğu elde edemediği gibi Cumhurbaşkanlığı’nı da kazanamadı. geniş kamu ve araştırma şirketlerinin beklentileri. Bu başarısızlığın arkasında pek çok neden olduğu söylenebilir, bu nedenlerin bir kısmı en başından beri görülmüş ve çeşitli uyarılara konu olmuş, bir kısmı da seçim sonuçlarının analizi yoluyla ortaya çıkmıştır. Öncelikle Millet İttifakı’nın yaşadığı ve adaylığa yansıttığı gerilim, seçim çalışmalarının başlamasını geciktirmiş ve Millet İttifakı’nın hedeflediği AKP-MHP tabanında ciddiyet ve inançsızlık imajı oluşturmuştur. ulaşmak. Adaylık sorunu aşılmasına rağmen Millet İttifakı’nın özellikle siyasi telaffuzda ortak bir dil bulamadığı, İttifak’taki sağ partiler ve bazı sözcülerinin sözlerinin hep birlik duygusunu zedelediği görüldü. ve ortaklık. HDP/Yeşil Sol Parti, sosyalist partiler ve toplumsal muhalefet örgütleriyle daha yakın ilişkiler kurma ihtiyacı İttifak’ın sağ partileri tarafından hep engellendi, zaman zaman Saray’la yarışan ayrımcı ve faşist söylemler kullanıldı. Seçim sürecinde saha çalışmalarında önemli bir koordinasyon eksikliği gözlenirken, CHP listelerinden sağ partilere ayrılan kontenjanlar ciddi bir motivasyon kaybına neden oldu. Sonuç olarak Millet İttifakı kendi içinde bir bütünlük taşımayan, Erdoğan’ın tepkisinden başka siyasi bir telaffuz ve tasavvur sunamayan eklektik bir imaj ortaya koymuştur.

5’inci Millet İttifakı’nın seçim başarısızlığının nedenlerinden biri de, geçim kaynakları hızla artan ve şok edici bir dağılım yaşayan, ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmayı bekleyen toplumun önüne inandırıcı bir ekonomik model koyamamasıdır. şok. Ulus İttifakı’nın ekonomik modeli neredeyse tamamen neoliberal ortodoksinin düzenlenmiş bir versiyonudur. Böyle bir ekonomik model, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere bazı sözcülerin tüm vaatlerine rağmen, öncelikle halka değil, Türk kapitalizminin bazı büyük sermaye kesimlerine hitap ediyor. Neoliberal ortodoksluğun normatif versiyonu ile halkı rahatlatan bazı yardım modellerinin çelişkili bir şekilde birleştirildiği bu telaffuz, iktidar seçmenleri nezdinde itibar kazanmamış, dolayısıyla iktidardan oy toplamak mümkün olmamıştır. Üssü Millet İttifakı’nın beklediği ve vaat ettiği gibi.

21 yıldır devletin tüm imkanları partizanca seferber edilerek oluşturulan sosyal yardım ağları, kamu takviyeleri, büyük ölçekli yatırımlar, borçlanma imkanları, doğrudan geçim hizmetleri gibi uygulamalar iktidar ideolojisinden besleniyor ve mevcut ekonomik sıkıntılar kesintili değilse de sadece Erdoğan’ın Saray ittifakıyla kesintiye uğraması. Çözülebileceğine ikna olmuş görünüyor. Hem Kılıçdaroğlu hem de Millet İttifakı bir bütün olarak bu konuda dengeli ve inandırıcı bir söylem oluşturamadı. Sonuç olarak, muhalefet lehine 50-50 köklü istikrarı bozacak bir çözülme ve yer değiştirme sağlanamadı.

6. Türkiye’de siyasetin ve toplumsal bağlantıların yaşadığı statüko ve sıkışmanın sürdürülemez birçok yönü var. Öncelikle şu anda Türk siyasetini yöneten ekiplerin çeşitli nedenlerle yolun sonuna geldiği görülüyor. Daha açık ifade etmek gerekirse 2023 seçimlerini Erdoğan, Bahçeli, Kılıçdaroğlu gibi isimlerin son seçimi olarak düşünebiliriz. Bundan sonraki süreci ister 5 yıl sonra genel seçim ister erken seçim olsun Türkiye’nin Erdoğan sonrası döneme geçişinin planlanması belirleyecek. Devlet içindeki bazı sermaye kesimlerinin ve bazı çevrelerin Erdoğan sonrası döneme geçiş senaryosu Millet İttifakı tarafından masaya yatırıldı ancak bu senaryo 2023 seçimlerinde gerekli onayı alamadı. Muhtemelen önümüzdeki dönemde bu senaryo güncellenerek yeni liderler, ekipler ve kompozisyonlarla yeniden masaya yatırılacaktır. Öte yandan 2023 seçimini kazanan Erdoğan ve onu destekleyen kapitalist hizipler ve partileşen devlet aygıtı, Erdoğan sonrası dönem için kendi geçiş senaryolarını oluşturma ve tartışma fırsatı buldu. Bu geçiş senaryolarının ortasındaki rekabetin Türkiye’nin önümüzdeki dönemini şekillendirmesi ve bu rekabette hem yeni ittifak bileşimlerinin hem de lider profillerinin ortaya çıkması beklenmelidir. Ayrıca Türk siyasetinde hem çok sağcı/milliyetçi/dinci akım ve tabanın gücü hem de ana muhalefet içindeki istikrar, muhalefetin sağ yönelimini devam ettireceğinin ipuçlarını veriyor. Hükümet önümüzdeki dönemde Bu sağa kaymanın en net olarak gözlemleneceği alanlar, işçilerin çalışma koşullarının gerilemesi ve geçim kaynaklarının derinleşmesinin ardından oluşan gerici/ırkçı manipülasyonlar ve ideolojik hegemonya, Kürt halkının haklarına yönelik ayrımcı ve hukuksuz saldırılardır. kadın ve LGBTİ+ vatandaşların yaşam hak ve özgürlüklerini tehdit eden siyasi temsilcileri, söylemleri ve hareketleri. Şeriata ve cihada dayalı dini partiler ile mezhep ve cemaatlerin laikliği toplumsal hayattan tamamen silmeye yönelik girişimleri, siyasi kampanyalarla göçmen düşmanlığını büyütmek olacaktır. İkinci tip seçimlerde muhalefete kabul ettirilmek istenen, “kazanma şartı” dayatılarak merkezi bir kampanyaya dönüştürülen, partimiz adına paylaşılamayan ayrımcı ve düşmanca söylemler, bunun tezahürüdür. Partimiz, diğer konuların yanı sıra, Saray hükümetinin ve yeni Meclis’te çoğunluğu elde eden gerici-faşist ittifakın tüm saldırılarına karşı kırmızı çizgi olmak için en kararlı ve üstün gayreti gösterecektir.

Üstelik seçimlerle Türkiye’nin bir iktidar sorunu olduğu kadar bir de “muhalefet sorunu” olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Başarısızlıklar konusunda samimi bir özeleştiri yapmak yerine seçmenine/üyesine karşı sorumluluk duymama ve bu süreci çeşitli prosedürlerle oldubitti haline getirme durumu, sistem muhalefetinin tüm konularında bir tavır olmaktan çıkıp bir tavır haline gelmiştir. zihniyet sorunu. Bu tavrın özellikle gençler arasında büyük tepki görmesi bizler için sevindirici olduğu kadar birçok fırsat da yaratıyor.

7. Sol/sosyalist muhalefetin en büyük gücü olan Emek ve Özgürlük İttifakı, 2023 seçimlerinde bazı iddiaların aksine ağır bir başarısızlık yaşamasa da kendisine yüklenen umutları tam olarak yerine getirememiştir. Bunda en büyük pay, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın en büyük gücü olan HDP’ye karşı Kürt halkı ve temsilcilerine yönelik baskı ve şiddet, tutuklama, hukuksuzluk ve ayrımcı/düşmanca söylem politikalarına aittir. Bütün bu baskı ve şiddete rağmen Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kurulması, ülkemizin ve halkımızın bekası için işbirliği ve dayanışmanın sağlanması ve bunu başarmak ve korumak için her türlü zorluğa katlanmak gurur duyulacak bir örnek olarak görülmelidir. ile ilgili. Partimiz, Emek ve Özgürlük İttifakını güçlendirerek varlığının devamını sağlamak, Türk ve Kürt halkları ile devrimciler arasındaki kardeşlik bağlarını güçlendirmek ve milletimizin kurtuluşunu sağlamak için üzerine düşen tüm misyonları yerine getirmeye kararlıdır. ülke.

Ancak Emek ve Hürriyet İttifakı’nın aktif bir gücü olan partimizin görüş ve tutumları üzerine yapılan tartışmalarda dayanışma ruhuna uymayan yaklaşımlar sergilendi. TİP, toplumun geniş kesimlerinde olmasa da ittifakımızın ekiplerinde moral bozukluğuna ve ayrışmaya yol açan bu tartışmaların aşılmasında karşılıklı sergilenen eksikliklerin tespiti için üzerine düşeni yapacaktır.

Partimizin bu süreçteki en büyük kusuru, kamuoyunda kendisi hakkında yapılan çarpıtmalara, ittifak hukuku ve dayanışma ilkesi gereğince yeterince cevap vermemesi olmuştur. Bu süreçte partimize atfedilen görüşlerin değerli bir kısmının gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Örneğin TİP, kendisinin değil ittifakın temsilci sayısını artıracağını düşündüğü teklifler sunmuş, sürecin hiçbir aşamasında “vekalet pazarlığı” yapmamış, “hazine yardımı” için seçimlere girmemiştir. Sayısız söylentiyi bir yana bırakırsak, Türkiye İşçi Partisi’nin tüm seçim süreci boyunca hem müttefiklerimize hem de halkımıza verdiği her sözü gururla söyleyebiliriz. Kaldı ki seçim sonuçları ile partimiz hakkındaki tüm iddialar yalanlanmıştır. TİP’in kendi listeleriyle seçime girmesinin Emek ve Hürriyet İttifakı’nın oy oranını ve milletvekili sayısını artıracağı, TİP’in hem müttefiklerine hem de muhalefete milletvekili kaybetmediği matematiksel katılığıyla da ortaya çıktı. Genel olarak. TİP’i üzen asıl konu, partimizin en az 3 milletvekilinin az farkla kaçırılması, ittifak ortağımız lehine geri çekildiğimiz illerde beklediğimiz başarının sağlanamaması ve ittifakımızdır. ülkemizin kaderini belirleyecek bir güç haline gelerek bu seçimlerden çıkamadı.

Bu noktada TİP açısından Emek ve Hürriyet İttifakı bir seçim ittifakı olmanın ötesinde bir mücadele birliği olarak anlam ve önemini korumaktadır. İttifakımız bu süreçten hem yaralarını sararak hem de yeni hedefler ve görevler belirleyerek kararlılıkla çıkacak, Türkiye’nin emekçisi, kadını, genci ve tüm ezilen kesimlerinin dirayetini korumak için dayanışmasını ve çabasını artıracaktır. TİP, kalan süreci bir bütün olarak değerlendirerek gerekli dersleri çıkarmaya ve bu konuda üzerine düşeni yapmaya kararlıdır.

8. Türkiye İşçi Partisi kendi amaçları ve ölçeği itibariyle 2023 seçimlerinden başarıyla çıkmıştır. Bu başarıyı yaratan tüm yoldaşlarımıza, gönüllülerimize ve seçmenlerimize teşekkür ederiz. TİP, yola çıktığı günden itibaren sosyalizmi bir kitle gücüne dönüştürmeyi seçmiş, 2023 seçimlerini bu kitleselleştirme amacı için özel bir sıçrama anı olarak değerlendirmiş ve kendi siyaset tarzını uygulaması halinde yüzde 3 civarında oy alabileceğini belirlemiştir. . Son 5 yılın sonunda ittifak kanunu gereği seçime katılmadığımız bölgeleri de dikkate aldığımızda yüksek oy alamamıza rağmen seçim değişikliğine rağmen bu amaçlarımız teyit edildi. sistem bize karşı TİP’in başarısı sadece kendisinin değil, ülkemizdeki tüm sosyalist hareketin de başarısıdır ve bu başarının yaratacağı fırsatlardan herkesin faydalanmasına açıktır. Türkiye’de bağımsız bir sosyalist parti olarak seçimlerde 1 milyon, seçim sonuçlarında ise yüzde 1,7 oy almayı başaran partimiz, 5 yıllık tarihinin ötesinde sosyalist partilerin ulaşamadığı bir örnek oluşturmuştur. son 60 yıldır. Partimizin özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Hatay, Antalya ve Muğla’da yürüttüğü seçim çalışmaları ve elde ettiği sonuçlar son derece ümit verici olup derinlemesine incelemelerle teşkilat çalışmalarımıza yeni ufuklar açabilir. Yine partimizin gençlerden aldığı oy oranı da sevindirici olup, başta öğrenci çalışmalarımız olmak üzere parti merkezimiz gençliğin TİP tarafından üstlenilecek temsili için gerekli tüm adımları atmak üzere hazırlıklarına başlamalıdır. Ayrıca yurt dışında son 10 yılda Türkiye’den göçün arttığı ülkelerde yakaladığımız başarılı oranlar burada da yeni bir temsilin ilk izlerini sunuyor. Bu başarının ülkemizin kaderini değiştirmeye yetmediğini görüyoruz; Ancak birçok zorluğun üstesinden gelinerek elde edilen bu sonuca katkı sağlayan yoldaşlarımıza ve destekleriyle güç katan halkımıza haksızlık yapılmasına izin vermeyeceğiz. TİP, sosyalist çabanın kitleselleşmesi için aşılması gerekli görünen ilk eşiği aşmış olsa da artık önüne yeni ve daha büyük misyonlar ve hedefler koyacaktır. Yaz ayları boyunca sürdüreceğimiz toplu tartışma süreci ve sonbaharın ardından gerçekleştireceğimiz kongre sürecinde ülkemiz emekçilerine karşı sorumluluğumuzun daha da arttığının bilinci ve ciddiyeti ile yeni amaç, görev ve strateji belirlenmiştir. TİP’in sosyalizm çabası netleşecek.

9. Türkiye Personel Partisi’nin 2023 seçimlerinde kazandığı tecrübe her açıdan öğretici olmuştur. Partimiz sadece başarıları ve konumlarıyla değil, başarısızlıkları ve kaçırdığı fırsatlarla da ilgilenmektedir. Önümüzdeki dönemde merkezden başlayıp tüm partiye yayılarak söylemlerimizde netliğin artırılması için gerekli girişimler planlanacaktır. Kaldı ki partimiz, özellikle kentli işçiler açısından neredeyse tamamen bir personel partisi olmasına rağmen, üyelerini, gönüllülerini ve seçmenlerini bir sınıf hareketi olarak nitelendirememiştir. Misyonumuz, iktidarın onları yalnız ve çaresiz bırakarak devralmaya çalıştığı vatandaşlarımızın toplumsal örgütlenmelerini, halkın meşgalelerini güçlendirmek ve ortak emeğini güçlendirmektir. Ülkemizin daha güçlü bir toplumsal çabaya ve daha güçlü bir sol çizgiye ihtiyacı olduğu açıktır. Bu kapsamda Parti genel merkezimizi ve kamuoyuna seslendiğimiz araçları daha etkin hale getirmek için etkin müdahaleler geliştirmek üzere hazırlıklarımızı başlatıyoruz.

Son olarak seçim sürecinde ve hatta seçim öncesi süreçte yaşanan hızlı büyüme koşullarında bilinçli bir tercihle makul bir örgütsel esneklik sağlanmış, ancak bu esneklik ister istemez parti-üye ilişkisini ve tanımını büyük bir boyuta taşıyacak örnekler yaratmıştır. kapsam. Önümüzdeki dönemde üyenin tanımı, hak ve görevleri, örgütün işleyişi ve parti kültürü üzerinde keyfi müdahalelerde bulunulacaktır. Özetle, Türkiye Emek Partisi büyümeye devam edecek, öte yandan her bir üyesinin katkısını en üst düzeye çıkarmak için kurumsallaşma seviyesini yükseltecek, teşkilat yapısını güçlendirerek yaygınlığını artıracak ve işleyişini zenginleştirecektir. gönüllüler

10. Türkiye İşçi Partisi, 2023 seçimlerine ilişkin taktikleri de dahil olmak üzere genel stratejisinin kesin ve öncü olduğunu görmüştür. Önümüzdeki dönemde de genel stratejisini önümüzdeki dönemin ihtiyaç ve önceliklerine göre güncelleyerek izlemeye devam edecektir. Bu itibarla partinin hem üye hem de gönüllülerle büyüme eğilimi sürdürülecek ve güçlenecektir. Kitleselleşme yolunda değerli bir eşiği aşmış olan partimiz burada oyalanmayacak, başka hedef ve misyonlara doğru ilerleyecektir. Kaldı ki, hem Türkiye’de kent merkezlerinde işçilerin yaşadığı sarsıcı dağıtım şoku, hem de ana akım ve sol/sosyalist siyasetin çözemediği temsil sorunu hâlâ varlığını sürdürüyor. TİP, varlığı, çabası ve seçim başarısıyla bu temsil sorununu bir nebze olsun gidermiş olsa da, kent çalışanlarının siyasal ve örgütsel temsilini üstlenme konusunda hala kapatılması gereken bir boşluk var ve bu çabasını önümüzdeki dönemde de sürdürecek. Ayrıca TİP’in aldığı oyların yaklaşık yüzde 30’unun daha önce hiçbir sol partiye oy vermemiş ya da bir kısmının daha önce iktidar partilerine oy vermiş vatandaşlardan geldiği de tartışılmaz bir bilgi. TİP, bu bilgilerden hareketle, iktidarın seçmen tabanını tamamen ortadan kaldırmasa bile bu tabandaki işçilere alternatif olmayı ve yüzde 50-50 şeklinde statükoyu bozmayı mütevazı bir misyon olarak gördü. ve bunun için girişimlerde bulunmaya karar verdi.

Özetle TİP, önümüzdeki dönemde emekte öncü bir rol üstlenmek için çalışmalarını yoğunlaştıracak ve zenginleştirecektir. TİP için hayati önem taşıyan bir diğer konu ise çalışanlar arasında yapılacak çalışmaların somut pozisyonlar kazanmayı amaçlaması. Propaganda ve haykırışlarla yetinmeyen bu çalışma biçimi, sermaye sisteminin gerek çalışma hayatında gerekse gündelik hayatlarında yarattığı adaletsizliklere karşı işçilerin, gençlerin ve kadınların pozisyon almasını ve TİP’in öncü bir ilke imza atmasını hedefliyor. ve bu çabalarda birleştirici misyon.

Bu bağlamda deprem dönemi çalışmalarımıza değerli bir deneyim olarak değer veriyoruz. Kendi ölçeğinde bir toplumsal seferberlik teşkilatında değerli bir örnek teşkil eden çalışmalarımızın Hatay’daki seçim başarısında da değerli bir paya sahip olduğunu görüyoruz. Ancak seçim sonuçlarına yansıması ne olursa olsun, depremi felakete çeviren politikalarla hesaplaşma, ülkemizin aynı acıları bir daha yaşamaması için gerekli hazırlıkları yapma yönündeki çalışmalarımızı derinleştirmeye kararlıyız. ve daha somut olarak Hatay’ın yeniden vatandaş merkezli bir şehir olarak inşa edilme sürecini takip etmek. Hatay Milletvekili Can Atalay yoldaşımızın seçilmesine rağmen bu kararlılığın, cezaevlerinde sürdüreceğimiz mücadelenin bir uzantısı olarak değerlendirilmelidir. İktidarın hiçbir hatasını unutmayacağız, hiçbir keyfi uygulamaya teslim olmayacağız.

Hem seçim sürecinde hem de seçim sürecinde 6284 gibi kadınları fiziksel, ekonomik ve ruhsal şiddetten koruyan kanunlar ile kadının nafaka gibi temel hakları yoğun bir şekilde saldırıya uğramış ve bu haklar seçim müzakerelerinin konusu yapılmıştır. . İktidar, kadının varlığını dahi sorun haline getiren mezhep ve partilerin desteğini kazanmak amacıyla, kadınların haklarını ve yaşamlarını bir kez daha gündeme getirdi. Kadınlar mezhep ve toplum baskısı, yoksulluk, şiddet, başta eğitim ve güvenlik olmak üzere temel haklarının gaspı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu saldırıyı durdurmak en temel siyasi misyonlarımızdan biri olarak karşımızda durmaktadır.

11. Türkiye İşçi Partisi, sosyalizmi bir ütopya olarak değil, dünyayı ve insanlığı sömürü ve baskıdan kurtarmanın tek yolu olarak görmektedir. Bu nedenle en basit günlük faaliyetlerinden en geniş sosyal hayallerine kadar sosyalizmin ilke ve bedellerinin tüm varlığına damgasını vurmasına özen gösterir. Bu özenin gösterilmesi gereken başlıklardan biri de sosyalizmi kitleler nezdinde bir seçenek haline getirmek ve sosyalizmin unsurlarını ve bedellerini geleceğe yönelik kurtuluş arzusunun sembolü haline getirmektir. Pratik ve örgütsel çalışmalarda olduğu kadar teorik ve entelektüel çalışmalarda da her zaman insana, topluma ve dünyaya dair sosyalist bir vizyon geliştirmek, sosyalizmi yeniyi ve geleceği temsil eden bir kimlik olarak güçlendirmek ve insanlığın gerçek eşitliğe ulaşmasının tek yolu olarak pekiştirmek , sömürü ve baskıdan kurtuluş yoluyla özgürlük ve kardeşlik. gerekli. Ülkemizin tezat ve yakıcı dertleri ile seçim atmosferinin yoğunluğu arasında zaman zaman ihmal edilen ideolojik ve fikri gelişmenin hızlandırılması ve derinleştirilmesi, hem parti içinde hem de toplum içinde hakikate ulaşma kanallarının sağlanması, TIP’in özel bir değerle ele alacağı bir konu olmalıdır.

12. TİP’in kendisine biçtiği bir diğer misyon da, mevcut ve yeni sorunlar karşısında teşkilat yapısını güçlendirmek, hem dikey hem de yatay yönde komiteler ve kurallarla işleyen bir sistem uygulamak, üyelerini üst düzeyde yetiştirmektir. parti ilkeleri konusunda bilinç ve partiyi hem merkezi hem de yatay yapmak. Amaç, yerel düzeyde abartılan ekiplerin sayısını ve gücünü artırmaktır. Özellikle partimizin yerelleşmesi ve yerel teşkilatlarımızın bulundukları bölgede sosyal faaliyetlerin öncüsü haline gelmesi ve her yörede halkın örgütlü gücünün simgesi olarak görülmesi özeldir. önem. TİP, kendi emeği ve seçmeninin teveccühü ile kazandığı meclis başkanlığını, milletin menfaatlerini en etkin şekilde savunmak için kullanacaktır. Bunun için TİP çalışmasının meclis kürsüsüne ve milletvekillerimizin emeğine indirgenmemesi, bilakis iş yerlerinden mahallelere ve kampüslere kadar toplumsal çabanın her alanında gösterilen direniş ve liderliğin benimsenmesi kuraldır. teşkilatımız aracılığıyla meclis kürsüsüne taşınmıştır. Buna göre, toplumsal çabaları güçlendirmek için meclisin tüm imkanları seferber edilecek ve milletvekili arkadaşlarımız öncelikle bu toplumsal arayışlar çerçevesinde misyonlar üstleneceklerdir. Bu misyonun yerine getirilmesinde çabalarımızla eski alışkanlıkların ve kalıpların devreye girmemesi gerekmektedir. Türkiye Emek Partisi, başından beri olduğu gibi, teşkilat yapısı inanç ve güç veren, üyeleri arasındaki kardeşlik ve yoldaşlık bağları asla zayıflamayan, çalışkan, özverili, hızlı ama mütevazı bir sosyalist parti kimliğini sürdürecektir. . Türkiye İşçi Partisi, emekçi halkımızın nerede ihtiyacı varsa orada olacak, üzerine düşeni yapacak ve nihayetinde ülkemizde personel sınıfının iktidarını tesis etmeyi başaracaktır.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu